Babam öleli 12 yıl olmuştu ve ben 20 yaşına geldiğimde babasız olmaının acısını artık çok daha iyi anlıyordum.
Annemle birlikte küçük ama mutlu bir dünya kurmuştuk kendimize. Mevsimlerden bahardı,sokaklarda parklarda dolaşıyordum.
Bu bahar daha bir çoşkulu hissediyordum kendimi. Birçok arkadaş edinmiştim. Mehmet,Can Canı´ın kuzeni Merve ve daha birçoğu...
Her gün belirli saatlerde buluşup eğlenceli dakikaler yaşıyorduk. Onlarla o kadar eğleniyordum ki işe dahi gitmiyordum.
Yine işe gitmediğim bir günde yalnız başıma dolaşırken arkadaşlarımla her zaman oturduğumuz parkta gördüm onu. O kadar güzeldi ki..
Bir süre çevresinde dönüp beni fark etmesini umdum ama bana hiç bakmıyordu. Tam umutsuzluğa kapılmışken son bir cesaretle yanına yaklaştım ve
"Oturabilir miyim?" diye sordum. Deniz mavisi gözleriyle bakıp ,küçük bir tebessümden sonra."Oturabilirsiniz" dedi. Kalbim heyecandan deli gibi çarpıyordu.
Ne söyleyeceğimi bilemiyordum. Sonra kısık bir sesle,"Adım Vedat," diyebildim. Bana dönüp "Nazlı" dedi. Bir süre sonra telefonlarımızı birbirimize verdik
ve ayrıldık. Akşam olanları anneme anlattım. Annem gözlerimdeki mutluluğu fark edince çok sevinmişti.
Arkadaşları bize davet ettim
İlerleyen günlerde Nazlı ile daha sık görüşür olduk. Zaman ilerledikçe ona daha çok bağyaaıyordum. O hayatıma girdikten sonra işe gitmeye bile başlamış,diğer
arkadaşlarımla da daha az görüşür olmuştum. Arkadaşlar sitem edince kendimi affettirmeye, onları akşsam yemeğine davet ettim. ve hazırlık yapmak için erkenden eve
gittim.Anneme arkadaşlarımın geleceğini ve güzel bir yemek yapmak için hazırlığa başlamamamız gerektiğini söyledim. Akşam gelip çatmıştı. Kapı çaldı, hemen koşup açtım
.Arkadaşlar gelmişti. Onları salona alıp sofrayı hazırlamak için mutfaktaki anneme yardıma gittim. Sofra hazırlandıktan sonra salona geçip onları içeri çağırdım.
Arkadaşlarımı masaya alırken annemin bakşlarındaki korku ve şaşkınlık ifadesine bi anlam verememiştim. Tam arkadaşlarımı tanıtıyordum ki annem büyük bir feryatla
masadan ayrılıp gitti. Olanları bir türlü anlayamıyordum. Arkadaşlardan özür diledim ve yemeğe başladık. Yemeğin ve sohbetin ardından arkadaşlar gitti. Annemin odasına olanları sorduğumda hiç cevap vermedi. Sadece yüzüme bakıp ağlıyordu.
Eve gelen misafir
Aradan 3 ay geçmişti. Arkadaşlarla ve özellikle Nazlı ile görüşmelerimiz iyice sıklaşmıştı.
Bir ara anneme sözü Nazlı´dan açıp onunla birbirimizi ne kadar sevdiğimizi ve evlenmek istediğimizi
anlattım. Annem mutlu olmamdan gülüyordu. Ama gözündeki korkuyu ve acıyı hissedebiliyordum. Öbür gün iş
dönüşü eve geldiğimde bir misafir vardı. Tanıştıkve annem o arada kayboldu. O adam bana tuhaf sorular
sorup durdu. 1-2 saat oturduktan sonra annem gelip misafiri yolcu etti.Anneme gelenin kim olduğunu sorduğumda
doktor olduğunu söyledi."Yoksa hasta mısın?" dedim. Annem doktrun benim için geldiğini ve sadece genel bir
kontrol yaptırmak istediğini söyledi. Sabah erken kalkıp hastaneye gittik ve bir çok testten geçirildim.
Bir kaç saat sonra doktor gelip hiçbir şeyimin olmadığını söyledi ve annemi odasına çağırdı.Akşam eve
geldiğimde annemin gözleri ağlamaktan şişmişti. Ne olduğunu sorduğumda, "Bir cenazeye gittim,çok etkilendim,"dedi.
Artık Nazlı ile hemen hemen her gün görüşüyorduk. Her geçen gün ona olan aşkım içimden taşacak gibi oluyordu.Eve erken
döndüğüm bir gün misafirler olduğunu gördüm.kimse beni fark etmedi. Mutfağa gidip atıştırırken ister istemez konuşulanlara kulak misafiri
oldum.Konu bendim ve annemin niye böyle üzgün olduğunu o an anladım. Meğer hastane , doktor hep bu yüzdenmiş.Meğer ben şizofreni hastasıymışıım
adını bie bilmediğim bu hastalık beni hayal dünyasında yaşamama neden oluyomuş. Misafirler gidene kadar ortaya çıkmadım
Annem onları geçirince beni arkasında gördü ve "Birşey duydun mu?" der gibi yüzüme bakıyordu. Ona, "herşeyi duydum," dedim.
Kadıncağızın gözleri dolmuştu ve bana sarılarak ağladı. Ona üzülmemesini ve kendimi çok iyi hissettiğmi söyledim ama gerçekten korkmuştum.
Bana arkadaşlarımı davet ettiğim gün hasta olduğumu anladığını söyledi. Annemin anlattığına göre benim hiç arkadaşım yoktu. Eve davet ettiğim
kişiler tamamen hayal ürünüydü. Annemin hazırladığı sofrada sadece ben oturmuştum ve sanki arkadaşlarım varmış gibi saatlerce o hayali varlıklarla konuşmuştum.
Ya Nazlı da hayalse?
Hiçbirşey umurumda değildi. Her şey, bütün bir Dünya hayal olabilirdi ama ya Nazlı...Ya o da hayalse? Bu ihtimal beni delirtmeye yetiyordu. Annem birçok ilaç getiriyor ve bunların rahatlamam için olduğunu söylüyordu. Ama ben zaten rahattım. İşten ayrıldım ve aradan 3 gün geçtikten sonra dışarı çıktım. Her zaman gittiğimiz parka gittim.Arkadaşlar yine
oradaydı.Aslında belki oradan hiç ayrılmamışlardı.Onlarla konuşurken parktaki diğer insanların alaylı alaylı güldüğü fark ettim.O gülen insanlara,"Siz gerçek değilsiniz!" diye bağırdım.
Ama onlar sadece gülüyorlardı.Peşimi bırakmalarını söyledim.Nereye gidersem onlarda benimle beraberlerdi.İlaçlar beni iyice dağıtmıştı.Düşüncelerimi toplayamıyordum.Arkadaşlar da yavaş yavaş benden uzaklaşıyorlardı. Nazlı´yı aramaktan korkuyordum. Çünkü ararsam Nazlı diye birinin olmadığını anlayabilirdim. Bir gün dayanamayıp aradım ve her zamanki yerimizde buluştuk. Ona bir yandan başıma gelenleri anlatırken diğer yandan da çevredeki insanları süzüyordum. Yine bana gülmelerinden korkuyordum.. Eğer bana gülüyorlarsa bu Nazlı´nın olmadığını gösterecekti. Evet çevredeki
insanlar yine bana alaylı bakıyorlardı ama bu defa gülmüyorlardı. Nazlı olayı beni gün geçtikçe bitiriyordu.
Bir gün anneme Nazlı´yı eve getireceğimi söyledim. Annemin gözleri kocaman oldu. Yine bir hayali eve getireceğimden korkuyordu. Ama ben kendime güveniyordum. Nazlı bir hayal değil gerçekti.
Annem isteksiz olsa da benim ısrarımla kabul etti. Öbirgün Nazlı´yla buluştuk ve ona ,"Seni biraz sonra anneme götüreceğim," dedim. Nazlı çok telaşlandı. Hazırlıksız olduğunu söyledi ama ben ısrar edince kabul etti. Artık geri dönüş yoktu. Biraz sohbetin ardından eve doğru yola koyulduk. Sokağa gelip eve yaklaştığımızda son bir kez kulağına eğilip "Seni çok seviyorum," dedim. Eve geldik,kapıyı çaldım. Annem
kapıyı açtığında ben önden girip ayakkabılarımı çıkardım ve Nazlı´yı içeri aldım. Anneme bakıp gözlerimle Nazlı´yı işaret ederken kalbim duracaktı sanki. Annemin gözlerindeki yaşı görünce olduğum yere yığıldım.
Demek yine hayaldi...Ama annemin ağzından çıkan şu kelimeler benim için o an bir dua kadar kutsaldı; "Hoş geldin, güzel kızım,,,"
Annemle birlikte küçük ama mutlu bir dünya kurmuştuk kendimize. Mevsimlerden bahardı,sokaklarda parklarda dolaşıyordum.
Bu bahar daha bir çoşkulu hissediyordum kendimi. Birçok arkadaş edinmiştim. Mehmet,Can Canı´ın kuzeni Merve ve daha birçoğu...
Her gün belirli saatlerde buluşup eğlenceli dakikaler yaşıyorduk. Onlarla o kadar eğleniyordum ki işe dahi gitmiyordum.
Yine işe gitmediğim bir günde yalnız başıma dolaşırken arkadaşlarımla her zaman oturduğumuz parkta gördüm onu. O kadar güzeldi ki..
Bir süre çevresinde dönüp beni fark etmesini umdum ama bana hiç bakmıyordu. Tam umutsuzluğa kapılmışken son bir cesaretle yanına yaklaştım ve
"Oturabilir miyim?" diye sordum. Deniz mavisi gözleriyle bakıp ,küçük bir tebessümden sonra."Oturabilirsiniz" dedi. Kalbim heyecandan deli gibi çarpıyordu.
Ne söyleyeceğimi bilemiyordum. Sonra kısık bir sesle,"Adım Vedat," diyebildim. Bana dönüp "Nazlı" dedi. Bir süre sonra telefonlarımızı birbirimize verdik
ve ayrıldık. Akşam olanları anneme anlattım. Annem gözlerimdeki mutluluğu fark edince çok sevinmişti.
Arkadaşları bize davet ettim
İlerleyen günlerde Nazlı ile daha sık görüşür olduk. Zaman ilerledikçe ona daha çok bağyaaıyordum. O hayatıma girdikten sonra işe gitmeye bile başlamış,diğer
arkadaşlarımla da daha az görüşür olmuştum. Arkadaşlar sitem edince kendimi affettirmeye, onları akşsam yemeğine davet ettim. ve hazırlık yapmak için erkenden eve
gittim.Anneme arkadaşlarımın geleceğini ve güzel bir yemek yapmak için hazırlığa başlamamamız gerektiğini söyledim. Akşam gelip çatmıştı. Kapı çaldı, hemen koşup açtım
.Arkadaşlar gelmişti. Onları salona alıp sofrayı hazırlamak için mutfaktaki anneme yardıma gittim. Sofra hazırlandıktan sonra salona geçip onları içeri çağırdım.
Arkadaşlarımı masaya alırken annemin bakşlarındaki korku ve şaşkınlık ifadesine bi anlam verememiştim. Tam arkadaşlarımı tanıtıyordum ki annem büyük bir feryatla
masadan ayrılıp gitti. Olanları bir türlü anlayamıyordum. Arkadaşlardan özür diledim ve yemeğe başladık. Yemeğin ve sohbetin ardından arkadaşlar gitti. Annemin odasına olanları sorduğumda hiç cevap vermedi. Sadece yüzüme bakıp ağlıyordu.
Eve gelen misafir
Aradan 3 ay geçmişti. Arkadaşlarla ve özellikle Nazlı ile görüşmelerimiz iyice sıklaşmıştı.
Bir ara anneme sözü Nazlı´dan açıp onunla birbirimizi ne kadar sevdiğimizi ve evlenmek istediğimizi
anlattım. Annem mutlu olmamdan gülüyordu. Ama gözündeki korkuyu ve acıyı hissedebiliyordum. Öbür gün iş
dönüşü eve geldiğimde bir misafir vardı. Tanıştıkve annem o arada kayboldu. O adam bana tuhaf sorular
sorup durdu. 1-2 saat oturduktan sonra annem gelip misafiri yolcu etti.Anneme gelenin kim olduğunu sorduğumda
doktor olduğunu söyledi."Yoksa hasta mısın?" dedim. Annem doktrun benim için geldiğini ve sadece genel bir
kontrol yaptırmak istediğini söyledi. Sabah erken kalkıp hastaneye gittik ve bir çok testten geçirildim.
Bir kaç saat sonra doktor gelip hiçbir şeyimin olmadığını söyledi ve annemi odasına çağırdı.Akşam eve
geldiğimde annemin gözleri ağlamaktan şişmişti. Ne olduğunu sorduğumda, "Bir cenazeye gittim,çok etkilendim,"dedi.
Artık Nazlı ile hemen hemen her gün görüşüyorduk. Her geçen gün ona olan aşkım içimden taşacak gibi oluyordu.Eve erken
döndüğüm bir gün misafirler olduğunu gördüm.kimse beni fark etmedi. Mutfağa gidip atıştırırken ister istemez konuşulanlara kulak misafiri
oldum.Konu bendim ve annemin niye böyle üzgün olduğunu o an anladım. Meğer hastane , doktor hep bu yüzdenmiş.Meğer ben şizofreni hastasıymışıım
adını bie bilmediğim bu hastalık beni hayal dünyasında yaşamama neden oluyomuş. Misafirler gidene kadar ortaya çıkmadım
Annem onları geçirince beni arkasında gördü ve "Birşey duydun mu?" der gibi yüzüme bakıyordu. Ona, "herşeyi duydum," dedim.
Kadıncağızın gözleri dolmuştu ve bana sarılarak ağladı. Ona üzülmemesini ve kendimi çok iyi hissettiğmi söyledim ama gerçekten korkmuştum.
Bana arkadaşlarımı davet ettiğim gün hasta olduğumu anladığını söyledi. Annemin anlattığına göre benim hiç arkadaşım yoktu. Eve davet ettiğim
kişiler tamamen hayal ürünüydü. Annemin hazırladığı sofrada sadece ben oturmuştum ve sanki arkadaşlarım varmış gibi saatlerce o hayali varlıklarla konuşmuştum.
Ya Nazlı da hayalse?
Hiçbirşey umurumda değildi. Her şey, bütün bir Dünya hayal olabilirdi ama ya Nazlı...Ya o da hayalse? Bu ihtimal beni delirtmeye yetiyordu. Annem birçok ilaç getiriyor ve bunların rahatlamam için olduğunu söylüyordu. Ama ben zaten rahattım. İşten ayrıldım ve aradan 3 gün geçtikten sonra dışarı çıktım. Her zaman gittiğimiz parka gittim.Arkadaşlar yine
oradaydı.Aslında belki oradan hiç ayrılmamışlardı.Onlarla konuşurken parktaki diğer insanların alaylı alaylı güldüğü fark ettim.O gülen insanlara,"Siz gerçek değilsiniz!" diye bağırdım.
Ama onlar sadece gülüyorlardı.Peşimi bırakmalarını söyledim.Nereye gidersem onlarda benimle beraberlerdi.İlaçlar beni iyice dağıtmıştı.Düşüncelerimi toplayamıyordum.Arkadaşlar da yavaş yavaş benden uzaklaşıyorlardı. Nazlı´yı aramaktan korkuyordum. Çünkü ararsam Nazlı diye birinin olmadığını anlayabilirdim. Bir gün dayanamayıp aradım ve her zamanki yerimizde buluştuk. Ona bir yandan başıma gelenleri anlatırken diğer yandan da çevredeki insanları süzüyordum. Yine bana gülmelerinden korkuyordum.. Eğer bana gülüyorlarsa bu Nazlı´nın olmadığını gösterecekti. Evet çevredeki
insanlar yine bana alaylı bakıyorlardı ama bu defa gülmüyorlardı. Nazlı olayı beni gün geçtikçe bitiriyordu.
Bir gün anneme Nazlı´yı eve getireceğimi söyledim. Annemin gözleri kocaman oldu. Yine bir hayali eve getireceğimden korkuyordu. Ama ben kendime güveniyordum. Nazlı bir hayal değil gerçekti.
Annem isteksiz olsa da benim ısrarımla kabul etti. Öbirgün Nazlı´yla buluştuk ve ona ,"Seni biraz sonra anneme götüreceğim," dedim. Nazlı çok telaşlandı. Hazırlıksız olduğunu söyledi ama ben ısrar edince kabul etti. Artık geri dönüş yoktu. Biraz sohbetin ardından eve doğru yola koyulduk. Sokağa gelip eve yaklaştığımızda son bir kez kulağına eğilip "Seni çok seviyorum," dedim. Eve geldik,kapıyı çaldım. Annem
kapıyı açtığında ben önden girip ayakkabılarımı çıkardım ve Nazlı´yı içeri aldım. Anneme bakıp gözlerimle Nazlı´yı işaret ederken kalbim duracaktı sanki. Annemin gözlerindeki yaşı görünce olduğum yere yığıldım.
Demek yine hayaldi...Ama annemin ağzından çıkan şu kelimeler benim için o an bir dua kadar kutsaldı; "Hoş geldin, güzel kızım,,,"
Durum bu.Ama malesef gerçekler böyle değil. Ben şimdiye kadar hiç böyle anlatıldğı gibi bir şizofreni hastası görmedim.Keşke olabilse.3-4 senedir bakırköy ruh ve sinir hastalıkları hastanesinde saatlerce şizofrenilerle beraberdim.Ve malesef hiçbiri böyle değildi.Evet halisünasyon görüyorlar ve bunları gerçek sanıyorlar.Ona göre hareket ediyorlar.Gerçekle hayali birbirinden ayıramıyorlar ve bu onların durumunu ciddi anlamda zorlaştırıyor.Ama hiçbiri gördükleri o varlıklarla mutlu olamıyorlar aslında. Gerçekle hayalin arasında gidip geliyorlar ve neye inanacaklarını sapıtıyorlar.Bu onları günden güne sıkıntıya sokuyor ve daha fazla düşünmeye başlıyorlar.Durum içinden çıkılamayacak bi hale geldiğinde de etrafa ya da kendilerine zarar vermeye başlıyorlar.İnsanlara şizofreniyi böyle açıklamanın, onları duygulandırmanın hiçbi mantığı olduğunu düşünmüyorum.Çünkü profilimde bunu paylaşan onlarca kişi çok duygulandım tüylerim diken diken oldu gibi yorumlar yapmış.Gerçekten çok üzüldüm.Şizofreni hastalarının neler çektiklerini ve olayların ne boyuta geldiğini bilseler ya da tanık olsalar bu kadar duygusal yorumlar yapabileceklerini sanmıyorum.
Bakırköylü ve hastaneyi bilen biri olarak yaklaşımını kutluyorum. Böyle lise müdürü gibi bir yorum oldu ama idare et.
YanıtlaSilbu yazıyı ben de okumuştum, sanırım bir kitaptan alıntı bu diye biliyorum ben.yanılma ihtimalim yüksekçe öyleyse afola.şizofreni hakkında ben de az çok bilgiliyimdir.tutumun elbette çok güzel.ancak bu şekilde olan hasta-lar da var.şöyle ki hastalığın başlangıcında veya hastalığın son kısımlarında yani iyileşme dönemi veya iyileşmiş ama az çok yine bu durumda olan kişilerde olabilmekte.ha tabi önemli olan görülen hayaller.kişi eğer bir katille ilgili bir şeyler görüyorsa hangi evrede olursa olsun bu tür duygular yaşayamaz.ama kişi bu yazıdaki gibi hayaller görürse durum değişebilir.ama şöyle değişir hayal anı! o an güzel bir hayal gördüğü için mutlu olabilir.bu bizim uyurken çok güzel bir rüya görmemize benzetilebilir.ama uyanınca o güzel rüyamızın gerçek olmadığını anlamak bizi bile üzer...tatlı bir üzüntü ile.şimdi bu tür yalnızlıktan doğan hayalleri gören kişi de gerçeğe döndüğünde üzülür,kötü olur ama daha gerçekçi yaşadığı için üzüntüsü bizlerden kat be kat fazla olur.
YanıtlaSilbizim de ailemizde var.oradan yola çıkarak bu şekilde bir yorumda bulundum.belki istisnadır genelleme yapmam büyük bir hatadır.haddimi aştıysam özür dilerim.
haklı olduğuna katılmamaktayım sanılmasın,aksine tam tersi,sadece bilgi paylaşımına çlıştım.burada insanların duygularının sömürülmesi veya da insanların bir duruma sırf arabesk şeyler var diye üzülmesine kızmaktayım ben de.
saygılarımla.
mutlu ol :)
@Telekinesis: Teşekkür ederim :)
YanıtlaSil@leon: Evet yanılmıyorsun Mehmet Coşkundeniz'in kitabından alınma bir bölüm.Ayrıca katılıyorum böyle hastalar yok değil ama oldukça az ki dediğin gibi onlarda gerçekle hayali ayırt edememekten dolayı üzülüyorlar ve sıkıntıya giriyorlar.İkisini birbirinden ayıramadıkça da çıkmaza giriyorlar.Gördüğü hayaller her ne kadar güzel olsa da bi zamandan sonra bu onları zora sokuyor.En azından benim gördüklerim öyleydi.Gerçekten hayal dünyasında yaşayıp çok mutlu olan şizofreni hastaları varsa bilemiyorum.haddini aşmadın hatta açıklamaların gerçekten çok güzeldi.yorumun için gerçekten çok teşekkür ederim :) sevgiler.