Çok tuhaf şeyler oluyor yahu.Tamam insanlar hep tuhaftı ama 2binli yılların insanı daha mı bi tuhaf ne?!
Günlerdir kafası ezilen kedi konuşuluyor, dilekçeler imzalanıyor vs vs.
Olmasın demiyorum kesinlikle yanlış anlaşılmasın ben de gerçekten çok üzüldüm ve doğru olan da bu zaten.
Ama şimdi şöyle bir şey var.
O kadar insan öldürülüyor, o kadar insana işkence yapılıyor ve o kadar insan işkence yapılarak ölüdürülüyor.
O zaman nerde bu insanımın sesi?
Çok basit bir örnek:Münüvver Karabulut.
Kızın kafası kesildi.Sonra vücudundaki diğer organlar.Ve bunların hepsi kız canlıyken yapıldı.
Benim insanım bunları duyduktan sonra ve o anne-babayı aylarca gözleri yaşlı televizyonlarda izledikten sonra nasıl bu kadar sessiz kaldı merak ediyorum.
İçinde bu kadar sevgi olan bi insanın önce insana yapılan işkence karşısında ayaklanması gerekmez miydi?
Ben mi yanlış düşünüyorum gerçekten bilmiyorum ama bu benim içimi daha çok yakıyor inanın.
Evet bir de minibüsçüleri insan kategorisine sokmakta güçlük çekenlerdenim.
Bence gelecek dünya savaşı minibüsçüler-otobüsçüler kavgası yüzünden patlak verecek.
Ben böylesine bi rekabet görmedim arkadaşım.
Adamlar sanırsın ki maratonda yani.
Bir de size trajikomik bir şey söyleyeceğim.
Burda yani Karabük- Safranbolu'da minibüsçüler arası telsiz var.
Evet evet yanlış duymadınız! Hepsinin minibüsünde bir adet telsiz.
Adamlar minibüsçü mü yoksa polis mi kestiremezsiniz o derece.
Bi de öyle havalı kullanıyolar ki.
Yok işte otobüs geliyormuş da çabuk hareket edecekmiş.
Şurda şu kadar yolcu bekliyormuş önce gidip kapacaklarmış.
He bi de bunun telsizle kavga versiyonu var.
Bu türleri sabahları hiç çekilmiyor.
Kart sesli adamlar telsizden telsize bağırıp duruyorlar birbirlerine.
Ve o minibüsçü amca hiçbi zaman o telsizin sesini kısmıyor.
Eğer bir minibüsteyseniz ve şoför amca keskin manevralar yapıyorsa bilin ki otobüs ya önünüzdedir ya da arkanızda.
Aslında bu hepimiz için acı bir şey..
Bir de ben yağmur yağmasında nedense hiçbir zaman bi romantizm göremedim.
Deniyorum, zorluyorum kendimi ama bi yerden sonra realist ruhum buna engel oluyor.
Diyorum tamam yağmur yağıyor, pencerene vuruyor.
Sen yağmurun sesini dinliyorsun, elinde sıcak nescafen.
Yanında sevgilin falan.
Bi derece romantikleşebiliyorum.
Ama yağmurda dolaşmak fikri hiç romantik değil be.
Yahu tepeden tırnağa ıslanıp saçın başın yüzüne yapışınca,makyajın yüzüne akınca ve iğrenç bi kılığa bürününce ben hiç romantikleşemiyorum inanır mısın.
Siz romantik insanlar bunu nasıl başarıyorsunuz anlamıyorum doğrusu.
Garip.
Bu şarkı da benden olsun: