29 Kasım 2010 Pazartesi
24 Kasım 2010 Çarşamba
I don't want to die. I sometimes wish I'd never been born at all.
23 Kasım 2010 Salı
dünyanın sonuna doğmuşuz
22 Kasım 2010 Pazartesi
zor yerden geldi
intihar sebebi
Daha çocukça şikayetleri olan, tükenmiş, deneyimli bir ahmağın ağzından konuşuyor olmak... Bu bayağı kolay anlaşılabilir bir not olmalı. Yıllar boyunca, diyelim ki, cemiyetimizin serbestliği ve benimsemesi ile ilgili ahlak punk rock 101 derslerinden alınan şikayetlerin ne kadar doğru olduğu kanıtlanmaktadır. Çok uzun zamandır okuyup, yazmakla brisket dinlemekten, yaratmaktan da olduğu gibi heyecan almadım. Bunlar için kelimelerle anlatılamayacak bir suçluluk duyuyorum.
Mesela sahne arkasındayken ve ışıklar sönüp kalabalığın çılgın tezahüratı başladığında, beni hayran olduğum ve kıskandığım Freddy Mercury'ye olduğu gibi etkilemedi. Gerçek şu ki sizi aptal yerine koyamam hiçbirinizi. Aklıma gelen en kötü suç, insanlara karşı sahtekarlık yapıp yüzde yüz eğleniyormuşum gibi görünerek dolap çevirmektir. Bazen sahneye çıkmadan önce mesai makinesine kart zımbalayacak gibi oluyorum. Gücümün yettiğince buna değer vermek için her şeyi denedim ve deniyorum. Tanrim, inan bana deniyorum ama bu yeterli olmuyor. Benim ve bizim birçok insanı etkilediğimiz ve eğlendirdiğimiz gerçeğine saygı duyuyorum. Elden kaybolduktan sonra kıymet veren biri o narsisistlerden biri olur. Ben çok hassasım. Bir zamanlar bir çocukken sahip olduğum hevesi yeniden kazanmak için biraz uyuşmaya ihtiyacım var. Son 3 turumuzda şahsen tanıdıklarıma ve müziğimin hayranı olan tüm insanlara çok değer verdim ama hala herkes için beslediğim öfke, suçluluk ve anlayışı aşamadım.
Hepimizin içinde iyilik var ve sanırım insanları çok fazla seviyorum. Öyle çok ki bu beni mutsuz hissettiriyor. Üzgün, küçük, hassas, değer vermeyen bir balık burcu, İsa oğlum!İhtiras ve anlayış yemini eden cazibeli bir karım var ve bana eski halimi çok fazla hatırlatan bir kızım. Sevgi, neşe dolu, her gördüğü insanı öpüyor çünkü herkes çok iyidir ve ona zarar vermez! Frances'in üzgün, kendine zarar veren ölü bir rocker olduğumu düşünecek olmasına dayanamıyorum.
İyi yapıyorum, çok iyi ve minnettarım, ama yedi yaşından beri insanlara karşı genel bir nefret duydum. Sırf insanlarla iyi geçinmek için ve anlayış sahibi olmak kolay görünüyor diye. Anlayış! Sanırım sadece insanların çok sevdiğim ve onlara çok üzüldüğüm için. Geçen yıllar boyunca mektuplarınız ve ilgileriniz için hepinize teşekkür ediyorum. Ben çok kararsız, ümitsizim. Artık eski tutkum yok ve şunu hatırla, sönüp gitmektense yanmak daha iyidir.
Barış,
sevgi,
anlayış...
Frances ve Courtney sunağınızda olacağım.
Lütfen devam et Courtney
Frances için
Hayatı çok daha mutlu olacak bensiz..
Sizi seviyorum sizi seviyorum "
Boddah, Kurt Cobain'in küçük çocukken kendince yarattığı ve varlığına inandığı kahramanıdır.
açıvereydim kollarımı gitme diyeydim
18 Kasım 2010 Perşembe
17 Kasım 2010 Çarşamba
havada karada
15 Kasım 2010 Pazartesi
Alçak mim bütün sırlarımı ortaya çıkardın
14 Kasım 2010 Pazar
futbol aşktır dediler heralde lan dedim
Gariptir ki pes ya da fifa oynarken acaip acaip şarkılar söylüyorum ve benden beklenmeyen performanslar gösteriyorum. Az önce pes oynadım ve en son Hülya Avşar'ın çok eski bi şarkısını söylediğimi hatırlıyorum.Ama şu an şarkıyı hatırlamıyorum. Şarkı maç süresi içinde sürüyor sonra birden beynimden siliniyor.Sağlıklı olanı da bu gerçi. Yoksa o şarkılar dilime dolanırsa fenaaaa. Her iki tarafın ceza sahası içinde şaşırılacak sesler çıkarabiliyorum mesela. Ya da sandalyede tuhaf şekillere girebiliyorum. Ya da kendimi spikerlik yaparken buluyorum. Ya da spikerin ingilizce laflarını tekrarlarken. Çoooğ iyi oluyo ama be. Böyle bi stres atıyosun ya. Valla kral oluyo he .
12 Kasım 2010 Cuma
Can'lanıyorum
11 Kasım 2010 Perşembe
10 Kasım 2010 Çarşamba
8 Kasım 2010 Pazartesi
beş madde
5 Kasım 2010 Cuma
Paranoyaklaşmakta(mı)yım
Nerden çıktın TBS
Remember remember the fifth of November
3 Kasım 2010 Çarşamba
Tadına varamayacak olduktan sonra, kokutmak zorunda değiliz beynimizde.
1 Kasım 2010 Pazartesi
Mim konusu
Mim Konusu: Kitaplığınızın karşısına geçin. Gözlerinizi kapatın. Derin bir nefes alın. Elinizi kitapların üzerinde gezdirin ve birini seçin. Şimdi gözlerinizi açın. Seçtiğiniz kitabı satın aldığınız yada hediye gelmişte olabilir anı hatırlamaya çalışın. İlk kez okuduğunuzda neler düşünmüştünüz, hatırlayın. Şimdi sayfaları şöyle hızlıca bir dolanın ki, kitabın kokusu burnunuza gelsin. Evet, ne güzel bir koku bu! 55. sayfayı bulun. Sayfayı tekrar okuyun. Sayfadan bir paragraf seçin ve mim konusu olarak bunu blogunuza yazın. Daha sonra siz de arkadaşlarınızdan üç tanesine cevaplaması için gönderin.
Kitabımın adı : Masumiyet Müzesi. Orhan Pamuk'un o muhteşem kitaplarından biri ve benim için en güzeli. Okumayanların okumasını şiddetle tavsiye ediyorum. Ve hemen 55. sayfayı sizlerle paylaşıyorum.
Bu, bütün hayatım boyunca güzel bir kızla hep yapmak isteyeceğim ve çok da merak ettiğim bir şeydi. Amerika'daki bir-iki rastlantı dışında, aslında otuz yıllık hayatımda dudaktan öpüşen bir çifti sinemadan başka bir yerde de hiç görmemiştim. Sinemalar yalnız çocukluğumda değil, o yıllarda bile bana öpüşen başkalarını seyretmek için gittiğimiz yerlermiş gibi gelirdi. Hikâye, öpüşmek için bahaneydi. Füsunun da, benimle öpüşürken filmlerde gördüğü öpüşmeleri taklit ettiğini hissederdim.
Şimdi Füsun ile öpüşmelerimiz hakkında bir şeyler söylemekistiyorum. Hem hikâyemin cinsellik ve arzu ile ilgili ciddi yanını olduğugibi hissettirmek, hem de onu hafiflik ve bayağılıktan korumak gibi bir endişem var: Füsun'un ağzının pudra şekeri tadının, çiğnediği Zambomarka çikletten geldiğini zannediyordum. Artık Füsun ile öpüşmek, ilkbuluşmalarımızdaki gibi yalnızca birbirimizi sınamak, karşılıklıduyduğumuz çekimi ifade etmek için yaptığımız kışkırtıcı bir hareketdeğil, kendi zevkimiz için yaptığımız ve yaptıkça da, ne olduğunuikimizin de hayretle keşfettiği bir şeydi. Islak ağızlarımız, birbirini cesa-retlendiren dillerimiz kadar her uzun öpüşte hatıraların da işekarıştığını, tadını çıkara çıkara uzun uzun öpüştükçe, ikimiz de ilk defa fark ediyorduk. Böylece öpüşürken önce onu öpüyordum, sonra hatıralarımdaki onu öpüyordum, sonra bir an gözümü açıyor ve gözümü kapayıp az önce gördüğüm onu ve hatıralarımdaki onu öpüyordum, ama bir süre sonra bu hatıralara ona benzeyen birileri de karışıyor ve onları da öpüyordum ve sonra da bütün bu kalabalıkla aynıanda öpüştüğüm için kendimi daha erkek buluyordum ve bu sefer onuöperken başka biri olarak öpüyordum ve çocuksu ağzının, genişdudaklarının ve istekli, oyuncu dilinin ağzımın içindeki hareketlerindenaldığım haz, akıl karışıklığı ve pek çok yeni fikir ("Bu bir çocuk," dedibir fikir, "Evet çok kadın bir çocuk," dedi başka bir fikir), onu öperkenolduğum bütün kişilerle ve o beni öperken hatıralarımda canlanan bütün Füsunlarla karışarak gitgide büyü-yordu.
İşte böyle. Tekrardan okumalısınız. Kimseyi mimlemek istemiyorum içinden gelen yazabilir. öpüldünüüğğğzzz